19 Nisan 2019 Cuma

Subaru Levorg 1.6 GTS CVT maceram

Selam. Yine uzun zaman oldu bir şeyler yazmayalı. Son incelememden beri sadece fazla zaman değil sahibi olduğum araba çeşitleri de geçti denilebilir. En son 2013 Honda Civic HB 1.6 i-dtec Sport aracım vardı Ve onun üzerine de 2009 Honda Accord 2.0 AT Executive, 2015 Subaru Levorg 1.6 CVT GTS, 2013 Subaru Outback 2.0 D CVT ve son olarak da kürkçü dükkanı misal 2016 Honda Civic HB 1.6 i-dtec Sport (en son makyajlı hali) araca geri dönüş yaşadım. Bunları da vaktim olursa sırasıyla ele alacağım.
Artılar:
+ Yüksek donanım
+ Başarılı CVT
+ Tatminkar performans

Eksiler:
- Yakıtı kontrol altına almak zor.
- Ses sistemi
- CVT'nin yüksek devirlerdeki sesi boxer motorun sesini bastırıyor

Dış Tasarım:

Araç Subaru'nun yeni tasarım dili diye adlandırabileceğimiz tasarım dili ile piyasaya sürülmüş ilk aracı. Kaput üzerinde scoop olarak adlandırılan intercoller için yapılmış ve Subaru'nun turbo araçları için bir imza niteliğinde olan ayrıntıya sahip. En azından şimdişlik. Zira daha önce forester ve outback de dahil olmak üzere tüm turbolu (benzin/dizel) modellerde bulunan bu kısım artık sadece wrx, sti ve levorg araçlarda var. SUV segmentindeki araçlarda intercoolerın yeri değişmemiş olsa da bu yapının getirdiği soğutma özelliğini kaputun altından gizli şekilde intercoolera ulaştırma yoluna gidildi.

Araç önden tamamen wrx modeli ile benzerli gösteren bir yapıda. aslında bakarsanız Avrupa pazarına emisyon standartları yüzünden getirilmeyen 2.0 modeli zaten wrx motoruna sahip. Tek farkla CVT şanzıman.

Yandan bakıldığında aracın büyük bir araç olduğunu daha kolay anlaşılıyor. Ve şahsi kanaatimce araç en iyi pozunu yandan bakıldığında vermiyor. Arkadan bakıldığında ise özellikle çift egzost çıkışı, koyu renkli difizör ve spoiler sportif görünümü pekiştiriyor.

18'' çift renkli jantlar araca oldukça yakıyor diyebilirim. Lastiklere ise sonra değineceğim.

Çerçeve şeklindeki gündüz farları şık ama çok güçlü değil. Aynı şekilde mercekli LED farlar da idare eder başarımda. Bunun üzerine sarı renkli sis ve uzunları düşününce eh hadi bari diyorsunuz. Sis farları amacına uygun olarak sarı olabilir ama uzunlar bari sarı olmasaydı diyor insan.





Araç için impreza ve legacy arası bir açar diyebiliriz. Zaten legacy, vagon, touring kelimelerinin harfleri ile oynanarak ortaya çıkmış ve öğrendiğim kadarı ile station vagon legacy modelinin yerini alması düşünülmüş bir araç. Ülkemize gelmeyen son Legacy modelinin station versiyonun olmaması da bunu doğrular nitelikte.

İç tasarım:

Aracın içerisi tamamen yeni bir tasarım dilinde. D şeklinde altı düz sportif direksiyon şık duruyor. Eski modellere nazaran çok daha fazla yumuşak plastik detaya yer verilen iç mekanda kapılar, direksiyon, göğüs ve koltuklarda görülebilecek olan mavi dikişler göze hoş görünüyor.

Aracın turbo basıncından, gaza ne kadar yüklendiğinize, istediğiz aralıklarla ortalama yakıt tüketimlerinizi genel yakıt tüketiminize göre gösteren eskiyi düşününce oldukça detaylı (2009 model Subaru'larda anlık yakıt tüketimi bile yoktu) bar grafik gibi bilgileri veren üst bilgi ekranı çok kullanışlı. Sadece bu ekrandaki verileri değiştirmek için ekranın hemen altındaki tuşa ulaşmak zorunda olmak biraz can sıkıcı.

Direksiyonun hemen arkasında da anlık tüketimizi, ortalama tüketiminiz ve genel ortalamaya göre tüketiminizin durumunu (BMW'larda olduğu gibi) gösteren küçük ama renkli bir ekranın olması da çok kullanışlı.

Yüksekliği ayarlanamayan kol dayama çok sorun yaratmıyor ve kapasitesi oldukça iyi denilebilecek bir saklama hacmine sahip.

Deri körüklü vites topuzu oldukça şık. Direksiyon arkasından da koltrol edilebilen manuel moda yine vites topuzu üzerinden ulaşmak mümkün.

Sürücü koltuğu elektrikli ama hafızalı değil. Yolcu koltuğu ise manuel.

Koltuk derisinin çok kaliteli olmadığını ve bir çok tanıdığımın garantiden işlem yaptırdığını da belirtmek isterim.

Arka koltuk diz mesafesi başarılı. Alçak ve 4 çeker bir araç olması nedeni ile de çaft tüneli haliyle çok alçak değil. Ortada oturanın konforunu etkileyebilir.

Bagaj station bir araç olduğu için yeterli ama zemin yüksek denilebilir. Yedek lastik olmadığı için kazanılan hacimde lastik tamir kiti ve saklama gözleri yerleştirilmiş. Aracın arka amtorisör grubu ve 4 çeker sistemi de düşünüldüğünde fazlasını da beklememek gerekir.


Motor ve Performans:

Araçta 1.6 litre DIT (Direct Injection Turbo) motor kullanılıyor. Ünite 170 PS güç ve 250Nm tork üretiyor. Maksimum güç devri benzinli motor olduğu için yüksek kalsa da 1500-4500 devir arasında sabit maksimum tork üretmesi hızlanmalarda kolaylık sağlıyor. Zaten bu kolaylıktan dolayı olsa gerek araçta CVT şanzıman olmasına rağmen sanki 6 ileri vitesli tork konvertörlü gibi davranıyor. İngilizlerin deyişi ile vites değiştirme olayı tork avlama aslında. İhtiyacınız olan torka erişeceğiniz devri yakalamak için vites değiştiriyorsunuz. Eh araçta tork bandı oldukça geniş olduğu için de o torku avlamak için CVT şanzıman sürekli olarak oran değiştirmek zorunda kalmıyor. Sadece ciddi sakin sürüşlerde CVT'nin genel karakteristiği gözlenebiliyor diyebilirim. Aracın eksilerinde bahsettiğim üzere araçtaki CVT sisteminin zincirli sistem olmasında kaynaklı olsa gerek motor devirlendiğinde şanzıman sesi çok artıyor ve motorun sesini bastırıyor.



Direksiyon üzerinde bulunan S/i düğmesi de size Sport ve Intelligent sürüş modlarında araç sürme olanağı sağlıyor. Bu tuş gaz tepkilerini, motor/şanzıman karakteristiğini değiştiriyor. 2.0 modellerinde ve 3.0 outback/legacy modellerinde (2007 sonrası) olan S# seçeneği ise maalesef araçta yok.

0-100 hızlanmasını 8.9 saniyede gerçekleştiren aracın ağırlığına göre hızlanması, otomatik şanzıman ve 4 çeker sisteminin etkilerini de eklediğimizde bence yeterli. Video kendi çekimimdir.


Yakıt tüketimi fabrika değerlerini sağlayacak nitelikte. Ama turbo benzinli bir araçta bunu sağlamak için sakin sürmeniz gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Benim araçla geçirdiğim yaklaşık 20.000km yolda ortalamam 9 litre seviyelerindeydi. Uzun yolda ise 6 litrenin altını görmüşlüğüm var. Resimde 5.2 ortalamayı ve bahsetiğim bar grafiği görebilirsiniz.

Start/Stop sistemi başarılı. Eğer frene sert basmazsanız devreye girmiyor. Bunun için de illa ilk seferinde frene asılmanıza lüzum yok. Diyelim durdunuz ve start/stop devrede değil. Bir süre bekledikten sonra da frene daha sert basmanız sistemi devreye sokuyor.

Alçak yapısı, wrx ile ortak alt takımı ve boxer/simetrik 4 çeker sisrtemini de hesaba katınca yol tutuşu ve viraj performansı çok başarılı. Tek olumsuz taraf üzerinde gelen Dunlop lastikler olabilir bu konuda. Buna 2017 senesindeki makyaj operasyonu sonrası bir de Billstein amortisörler eşlik etmeye başladığını eklemekte fayda var.

Araçta ayrıca torque vectoring özelliği var. Böylelikle sürüş esnasında gerektiğinde tork tekerlere dağıtılabiliyor. Bunu mitsubishi evo araçlarda olanla karıştırmamak lazım. Evo araçların diferasnsiyel sayesinde yaptığını abs yardımı ile yapmaya çalışıyor. Ama zaten evo ile karşılaştımanın da bir anlamı yok.

Euro emisyon normları nedeni ile Avrupa'ya ve dolayısı ile ülkemize getirilmeyen 300 beygirlik verisyonunun gerçek bir şaka makinesi olduğuna inanıyorum. Gel gelelim yine CVT şaznıman kullanıldığından bir miktar çekincem de yok değil.

Güvenlik:

2016 yılında gelmeye başlayan eyesight'lı (yaya algılama, adaptif hız sabitleme, çarpışma önleyici frenleme) versiyona kadar araçların tümünde ortak olarak kör nokta algılama ve uzun far asistanı mevcut.

Yine 2017 yılındaki makyaj ile birlikte eyesight standart oldu ve ek olarak şeritte kalma ve geri manevra otomatik frenleme seçeneği geldi. Ayrıca öne ve arka üst stop lambasının oraya birer kamera daha eklendi. Park manevralarında ön kamera iş yararken, arka görüşün kısıtlı olduğu sürüşlerde (geri viteste değilken zaten o kamera ayrı) dikiz aynasından geriyi gösteren diğer kamera faydalı oluyor.

Araçta ön ya da arka park sensörü bulunmuyor. Servis de sonradan takılmasını kör nokta sisteminin radarlarına zarar verme ihtimali yüzünden sonradan takma konusuna sıcak bakmıyor.

Müzik sistemi vs.:

Araçta 6 hoparlörlü bir müzik sistemi mevcut. Ve maalesef hiç hoş değil. Ne hoparkörler ne de ana ünite iyi performans sergilemiyor. Apple car play ve android auto desteği de sunmayan multimedya ünitesi Starlink adı verilen bir sistemi destekliyor. O sistemle entegre olan fazlaca bir şey bulunmadığından da pek bir alternatifiniz olmuyor. Bu sistem BT üzerinden aracınızın interne bağlamasını sağlıyor ancak bazı internet radyolarına erişim dışında bir artısı yok.

Sistem harika olmayınca BT üzerinden müzik dinlemek de pek harika değil. Zaten iyi bir sistemi olan araçta BT ile müzik dinlemek yine saçma olurdu. Tabi eğer yeni nesil codeclere destek gelirse o başka.

AUX girişi (Allah'tan) ve bol miktarda USB girişi mevcut. Böylelikle çakmaklıkla işiniz fazla olmuyor.

Anahtarsız giriş ve çalışma sistemi güzel. Anahtarı şık ve kapı üzerinde herhangi bir düğme olmaması hoş. Elinizi kapıya attığınızda açılan kapılar yine kapı koluna dokunduğunuzda kilitleniyor. Anahtarı araç içerisinde unutma ihtimaliniz yok zira sizi uyarıyor. Ve anahtarınızın olmadığı durumlarda girebilmeniz için bagaj kapağının açma düğmesi üzerinden şifreleyebileceğiniz bir mod da mevcut. Böylece o kodu tek tek girerek (yanılmıyorsam 7 haneli) aracın kapılarını açmanız mümkün.

Geri görüş kamerası yeterli olsa da daha önce bahsettiğim gibi nadir de olsa park sensörüne ihtiyaç olabiliyor. Ayrıca kameranın park çizgilerinin direksiyon hareketlerine göre değişmemesi bir eksiklik.

Ah bir de auto hold sistemi. Elektronik poark freni yanında böyle bir özellik daha var. yokuş kalkış sistemi ile karıştırılmasın ama. Bu sistem yokuşta aracı durdurduğunuzda siz gaza basana kadar aracı askıda bırakan bir sistem. ama yokuş olmayan yerlerde dur kalk sürüş halince bir kaç defa devreye girmesi açıkcası sinirime dokunmuştu.

1 Ekim 2013 Salı

Honda Civic Dizel Uzun Dönem İncelemem

Tekrar merhabalar.

Aracı alalı yaklaşık 4 ay oldu ve ben 2.000 kilometresi şehir dışı (İstanbul-Ankara ve İstanbul Eskişehir) olmak üzere 12.000 km yol yaptım. Tabi doğal olarak da bir bakım bir bakım dönemini de atlatmış oldum. Bu süreçteki tecrübelerimi buradan paylaşmak istedim.


Hemen iddialı yakıt ekonomisinden giriş yapmak istiyorum. Evet araç gerçekten şu ana kadar kullandığım araçlarımın içerisindeki en ekonomik aracım. Toplam genel ortalamam 4,7 litre/100 km. Bu değeri android telefonuma yüklediğim Fuellog uygulaması ile her defasında taşana kadar depo doldurarak elde ettim. Burada bir kaç noktaya değinmek lazım.

1- aracın yol bilgisayarında okunan tüketim değerleri ile depodan depoya yaptığım hesaplama arasında bir uyumsuzluk var. bu değer uzun vadede 0,2 litre/100 km civarında: Yani araç bana 4,5 litre ortalama tüketim yaptığını söylediğinde aslında 4,7 litre ortalama yapmış oluyorum. Zaten açık yüreklilikle söylemek gerekirse bu güne kadar kullandığım araçlarda sadece Mitsubihi Lancer ve Colt modelleri bu konuda tam bir başarı göstermişlerdi. Bir istisna olarak Mazda 3 Dizel aracım yol bilgisayarının söylediği değerden de az tüketiyordu. Yani hatalı ölçüm yapıyordu ama benim avantajıma yapıyordu bunu. Tabi diğer araçlarımın hepsinin ya turbo dizel ya da turbo benzinli olduğunu eklemem gerekir. Bu durumu etkileyen bir faktör olabilir. Araştırmalarım sonucu yakıt tüketiminin hesaplanmasında enjeksiyon zamanlarının kullanıldığını ve bu değerin yakıtın sıcaklığa bağlı genleşmesini de hesaba katınca normal olduğunu öğrendim. Öğrendiğim kadarıyla en doğru hesaplama yakıt hattının giriş ve çıkışına yerleştirilecek akış metre cihazları en sağlıklı ölçümü yapılabiliyor ama maliyetli bir durum olduğu için araç firmaları bu yolu tercih etmiyorlar. Yani motora giden ve çıkan yakıt aracındaki fark hesap ediliyor bu da sizin tüketiminiz oluyor. Tabi Mitsubishi marka araçlarımın değerlerinin tutması ve de sürekli aynı miktarda hata alıyor olmam da bir soru işareti. Bir tek aklımda kalan acaba lastik basınçlarımın hatalı olup olmadığı. Zira en yakın değeri uzun yol için lastiklerimi 34 psi hava ile şişirdiğimde elde ettim. İstasyonlardaki cihazlar eksik hava söylüyor ya da ben yeterince beklemeden hava bastığım için sıcak lastiğin havası fazla mı görünüyor diye düşünmüyor değilim. Onu ilerleyen dönemde bir deneyeceğim. Havalar da soğuyor zaten lastikler daha çabuk soğur. Bakalım.
2- Araç gerçekten dikkatli kullanılırsa fabrika verisi olan her türlü değer yakalanabilir. Ama ben sürüş karakteristiğimi değiştirmediğim için daha önceki Subaru ve Mitsubishi araçlarımda elde ettiğim teknik verileri bu araçta da tutturmam gerekirdi diye düşünüyorum. Kısaca evet araç ekonomik ama veriler benim sürüş tarzım açısından geçerli değil. Burada maalesef aracı daha doğrusu Honda'yı suçlayacağım zira aynı sürüşle teknik veri tutturduğum araçları başka türlü açıklayamam. Yine de hakkını vereyim en hala en ekonomik aracım. hem de basınca gidiyor.
3- Aracın fren dozlaması ciddi manada alışkanlık gerektiriyor. Bir kaç defa neredeyse kaza yapıyordum. Aslında küçük bir kaza da yaptım ama onun fren dozlamasından çok kaymaklaşmış asfalt ve benim çok geç tepki vermem sebebiyle olduğunu söyleyebilirim. Yine de alışma isteyen bir fren dozlaması var.
4- Aracın yol tutuşu düz yoldaki makaslamalarda ve kontrollü girilen virajlarda oldukça iyi. Ama dalgınlıkla bir viraja girerseniz, ani bir hareket yaparsanız ya da virajın sonunu görmeden gaza yüklenirseniz tedirginlik yaşatmıyor değil. Bunda en büyük sorumlu aracın çekiş gücünün fazla olması elbette. Klişe olacak ama kontrolsüz güç, güç değil işte.
5- kontrolsüz güç dedik ona da değineyim. Araba 120 PS tamam ,300 Nm de tork üretiyor, harika. Ama bu size kalkışta aman aman yansımıyor. Zira bunca tork sadece önden çekişli bir araca fazla. En sağlam kalkışınız size özellikle 2. viteste patinaj olarak geri dönüyor. Ki bu aracın bir sonu değil. Çekişin fazlalığı. 4x4 bir araçtan önden çekişli bir araca geçtikten sonra iyice kanaat getirdim ki önden çekişli bir araçta fazladan tork size ara hızlanmalarda, yüklü seyahatlerde ve yokuşlarda büyük bir rahatlık ağlıyor.
6- çekişin rahatlığı dedim ya. Ankara'ya araçta 5 arkadaş ve klima açık (17 Ağustos günü sabah İSG uzmanlığı sınavı için yola çıktık. Bu arada sınavı da geçtim) şekilde seyahat ettim ve araç beni hızlanmada, sollamada ve yokuşlarda hiç üzmedi. Gerçekten çok başarılı bu konuda. Ayrıca aman abi sıkıştık ettik diyen de olmadı araçta. yani araçla 5 kişi rahatlıkla seyahat edebiliyor.
7- Kısa mesafede bir hızlanma denemesi de yaptım. araç 180'e kadar çok çok rahat hızlanıyor. 4 viteste devir saati kırmızı bölgeye kadar çok rahat gelebiliyor, ki bu dizel bir araç için başarılı bir değer. Denediğim yol kısa olduğu ve de önüme araç çıktığı için en fazla 210 km yapabildim. Tabi bu kadranda okunan değer. Gerçek değer bunun altındadır. Ancak belirtmem gerekir ki kadrandaki değerle sabit hızdaki gps verisini karşılaştırdığımda trajik bir fak göremedim. tabi ki 1-2 km değildi ama bazılarının başka araçlarda iddia ettiği gibi %10 filan değil. %4 civarında bir fark vardı.  Bir not arkadaşımın Volvo CX60 aracında bu sapmanın çok daha az olduğunu gözlemledim. Belki bu da lastik havasıyla ilgilidir.
8- 5 kişi gidiş ve 4 kişi geliş Ankara yolcuğumuz ortalama 100 km hızla gerçekleşti. Tabi Dönüş yolunda Kocaeli tarafında trafiğe takılana kadar. 1 saat 10 dakikada 26 km yol aldığımız o hengameyi, araçtaki kişi sayısını ve klima faktörün hesaba katınca 4.6 litrelik ortalama tüketim bence oldukça başarılıydı. Eskişehir seyahatimde de aynı değeri iki kişi gidiş 3 kişi dönüş elde ettim. Aynı yerde yine trafik vardı ama bu sefer daha yüksek hızlarla arabayı sürdüğümü belirtmem lazım. Sanırım sakin sürüş bir uzun yol deneyimi için gelecek sene eşimle çıkacağım acelemizin olmadığı bir tatil yolculuğunu beklememiz gerekecek.
9- Unutmadan aracın 10.000 Km periyodik bakımını 7 taksitle (3 ayda 10 bin yapınca o kadar taksit ne olacaksa) 470 Liraya yaptırdım. Polen filtresi değişmedi. En büyük harcama motor yağına yapıldı.

12 Mayıs 2013 Pazar

Yeni Honda Civic Dizel İnceleme

Merhabalar.
Çok az da olsa araç hakkında genel geçer bilgileri bir önceki yazımda vermiştim. Şimdi de hem yeni öğrendiğim bazı şeyleri kullandığım kadarıyla edindiğim genel izlenimi artıları eksileri belirtmeye çalışacağım. Zaman ilerledikçe daha fazla bilgi gelecektir.




En çok merak edilen ve iddialı olan kısım tüketim olduğundan önce oradan başlayacağım.
79 Km'lik güzergahta gündüz saati otoyol ortalaması
Tüketim:
Araçla tam km saatine bakmadım ama sanırım 700-750 km arası bir yol yapmış durumdayım. Aracı aldığım ilk bir kaç gün sakin ve dikkatli sürerek yakıt tüketimini ne seviyelere çekebileceğime bir bakmak istedim ve gördüm ki aracı düzgün kullanırsanız fabrika verileni elde etmeniz işten bile değil. Mesela köprü trafiğine yakalanmadan köprüyü aşarak İçerenköy-Avcılar arası (e-5 üzerinden) yaptığım sabah yolculuğunda 3.1 Lt/100 km'lik değer elde ettim. Aynı gün dönüş yolunda trafik olmasına rağmen (2 saate yakın sürdü yolculuğum) bu tüketim değeri 3.8 lt/100 ancak olmuştu. Sürüşe çok bağlı olmasına rağmen sürücüye çok bağlı olmadığını (!) yine erken saatte aynı güzergahta eşime sürdürdüğümde elde ettiği 3.2 lt/100 km'lik ortalama ile (araçta iki kişiydik sonuçta, aslında eşim bebeğimize hamile olduğu için 3 de diyebiliriz :) ) hedefe ulaştık. Sonraki günlerde fazla dikkat etmeden ama aracı 1000 km bakımından önce çok zorlamak istemediğimden de çok sert kullanmadan (mesela çok yüksek devir çevirmeden) kullandım. Ayrıca İstanbul'un trafiğine bir kaç gün üst üste yakalandığımdan olsa gerek yakıt tüketimim tüm bu zaman içerisinde (başta dediğim gibi 700-750 km civarı) 4.1 lt/100km seviyesine geldi. Tabi hesapta bu aracın şehir içi tüketimi ve benim ideal kullanımım biraz karışığa yakın. Tek depo ile bir kanıya varmak tabi ki çok mantıklı olmayacak ama sanırım ilerleyen dönemde de tüketim bu civarda olacaktır. Firmanın iddiası bakımından bu aslında bir yerde başarısızlık. Diğer yandan (Forester dizel aracım hariç) hiçbir dizel aracım bu güne kadar fabrika verisi aralığında sonuç vermemişti. Yine de buraya aracın henüz 1000 km bile olmaması (artık rodaj kalmadı diyorlar o sebeple düşemeyebilir de) ve bunun sadece bir depo bile olmamış bir yakıt ortalaması olduğu şerhini düşmek isterim.


Motor:
Aracın motoru ile edindiğim yeni bilgileri paylaşayım
- kendi sınıfındaki en hafif motor (170 kg) buna alüminyum malzemeden yapılan motor bloğu yanında yine malzemesi sayesinde silindirler arası mesafenin 8mm gibi değerlere çekilebilmiş olması yardımcı oluyor. tabi ki azalan parça sayısını kompakt yapıdaki turbosunu da eklemek lazım.
- Aracın motoru oldukça sessiz. Bunda yalıtımında payı eminim ki büyüktür. Ama motor dışarıdan da aman aman sesli çalışmıyor.
- Aracın motoru şimdiye kadar kullandığım dizeller arasında en çabuk ideal çalışma ısısına ulaşanı. Neredeyse benzinli gibi. Bunu zaten motorun teknolojik açıklamasının bulunduğu resmi sitede de söylüyorlardı ama söylemeseler de ben fark ettim. Bunda da yine motorun malzemesinin payı büyük ancak motorda dolanan suyun dolaşımı ile de ilgili bir şeyler yapılmış olduğu yazıyordu.
- Aracın motor gücü ve torku ile ilgili elimde maalesef sadece maksimumu verdiği yerlerin bilgisi var.  Tork ve güç eğrisi grafikleri elime geçmeden pek yorum yapmak istemesem de Bir sonraki başlıkta bazı fikirlerimi nacizane sunacağım.
Performans ve yol tutuş:
- Aracın motor gücü malum 120 PS. Ancak bunun için 4000d/d'ya çıkmanız lazım. Maksimum torku ise 2000d/d'da veriyor ama onu da kaç devire kadar taşıdığı konusunda bir bilgi yok henüz. Ancak idealde maksimum tork bandı çok geniş olmasa da aracın 4000 devire kadar gücüne güç katacağı ve nazlanmadan hızlanmaya devam edeceği açık. Belki 2000 devirdeki kadar isteki olmayacak ama devam edecek.
- Ayrıca bazı yerlerde 2000 devirde elde edilen tork için çok yukarıda bu çekişe ulaşıyor denilerek eleştirilere rastladım. Yani 300 Nm torku 2000 devirde veriyor da sanki onun altında araç tork fakiriymiş gibi konuşuluyor. 1750 devirde 250Nm üretse çok mu kötü bir değer olacak? O değer golf motorunun maksimum verebildiği değer zaten. Kimse merak etmesin araç 1-2-3. viteslerde 1000 devirden 4-5. viteslerde 1300 devirden ve 6. viteste 1500-1600 devirden itibaren gaza bastığınızda size cevap veriyor. Silkelenmeden kararsız kalmadan araç hızlanıyor. Zaten 6. viteste 2000 devirde bile olsanız (ki 110 km hızda oluyorsunuz) gaza bastığınızda sizi koltuğa yapıştırmaz. Böyle bir beklenti varsa bu kasada 3000 cc bir motor ancak karşılar.
- Vitesine göre uygun devirde kullandığınızda araç hızlanma konusunda oldukça istekli. Hatta düşük vitslerde eğer direksiyonunuz biraz kırıkken 2000 devir civarı gaza yüklenirseniz araç patinaja düşecek gibi biraz dengesizce davranabiliyor. Aslında bir şey olduğu da yok ama 4 çeker bir araçtan önden çekişli bir araca geçince bu tip bir his duyuluyor. Sonuçta sağlam bir ivme ile öne atıldığınızda araç arkaya yaslanıyor ve ağırlık ve dolayısıyla tutuş da arkaya gidiyor. tork yüksek ve vites küçük olunca bu etki önden çekişli araçlarda hissediliyor. 4 çeker bir arabada ise siz arkaya yaslandığınızda zaten araç arka tekerlerinden görevini yerine getirmeye devam ediyor. Her ne kadar insanlar daha çok güç beklentisine daha çok tork isteğine sahip olsalar da belirli bir noktadan sonra o torku önden çekişli bir araba ile kontrol etmeniz çok kolay değil. Tabi bu gaza ne kadar yüklendiğiniz ve de aracın lastikleri ile de ilişkili. Bir noktadan sonra yüksek torka sizi yokuş ya da fazla yüklü olma hallerinde bile vites düşürmeye gerek bırakmadan konforlu ve hatta duruma göre güvenli (1.3 cdti motorlu 2012 Astra aracımda bu güvensizliği duyduğumdan sollamaya çıkarken tedirgin oluyordum) bir biçimde seyahat etmek için ihtiyacınız var.
- Kısaca aracın hızlanması da performansı da yeterlinin üzerinde
- Yol tutuşa gelince yukarıda bahsettiğim yüksek torkun açığa çıktığı düşük vites yüksek devir hallerini makaslarda ya da virajlarda hatırda tutmak lazım. Tehlike arz edeceğinden değil ama acemi gibi görünebilirsiniz. Doğru hızla yapacağınız her hareket için araç güzel yol tutuyor kendini hemen salmıyor ve de hoplamıyor. Burulma kirişli sisteme sahip bir araç için başarılı bence. tabi ki çok noktadan bağlantılı ya da çift salıncaklı sistem olsa çok daha iyi olurdu. Ama bu zamanda bu sistemleri HB arabalarda çok kullanan yok. VW grubu bile arka amortisör sistemini bu şekilde yapıyor Golf ve Leon gibi araçların yeni versiyonlarında. Ayrıca aracın 20.000 km boyunca bu tip iyileştirmeler için yol testlerinden geçtiğini de hatırlamakta fayda var.

Konfor:
- Araç öncelikle bir Japon olmasına rağmen sessiz ve Japon olmasına rağmen çok sade değil. Gerçi artık diğer Japonlar da cicili bicili bir şeyler koymaya başladılar araçlarına. Yalıtım konusunda oldukça iyi bir araç hele ki bir dizel için. Ayrıca motor sesine ters frekansta ses üreterek kabin içindeki gürültüyü sönümlemek için aktif bir sistem de uygulanmış ve işe yaradığını söyleyebilirim. Bu sistem müzik sisteminiz açık ya da kapalı olsun çalışıyor. Tak tuk ses yapması muhtemel parçalar iyi desteklenmiş. Araç 17'' jantlara sahip olmasına karşın rahatsız edici bir ses duymuyorsunuz tümsek vb yerlerden geçerken.
- İç mekanda oldukça kaliteli plastik malzeme kullanılmış. Kapılarda pencere altından cam açma düğmelerinin olduğu yere kadar ve de direksiyon hizasından başlayarak yumuşak plastik kullanılmış. Göze fala görünmeyen kısımlarda bile kullanılan plastik kalitesi yüksek. Örneğin sürüş esnasında dizleriniz hemen yanına denk gelen müzik sisteminin altındaki kısımda yanda bulunan kısımda şu ana kadarki araçlarımda hep bastırınca içeri esneyen bir plastik kullanılırken Honda bu kısma bile kaliteli malzeme koymaktan çekinmemiş. Veya torpido gözünü ele alalım. Bu güne kadar sadece 2011 Model Passat aracımda gördüğüm (Yani  C sınıfı araçlarımda rastlamadığım) bir özellik olan kadife tarzı bir kaplama ile kaplanmış torpido gözünün içi. O sebeple oradan normal şartlarda bir ses duymanız imkansız. Ve tabi size hissettirdiği kalite duygusu da başka bir şey.
- Koltuk döşemeleri süetimsi bir kumaş ve kumaş karışımı. Emin olmamakla birlikte özellikle in-bin esnasında bel desteğinin o taraflara çok sürtünmem dolayısıyla (benim sürüş pozisyonuyla alakalı bir durum bu ben güvenlik nedeniyle koltuğumu dik bir vaziyette tutarım) aşınacakmış gibi geliyor. Bunu tabi zaman gösterecek.



- Ön kol dayamanın yeri bence biraz geride. Azıcık daha önde olsa ya da öne kaydırılabilir bir desteği olsa daha iyi olurdu. Ön kol dayamanın iç hacmi ise geniş. 120W aksesuar prizi, USB ve AUX girişleri yine ön kol dayama içerisinde bulunuyor. Ön kol dayama kapağının altında kapağı kapatınca içeriden uzanan telefon şarjı, USB ya da AUX kablosu sıkışmasın diye oluk yapmış olmaları da hoş bir ayrıntı.
- Direksiyonda, vites topuzu ve el freninde kullanılan deri malzeme rahat terleme anında elinizden kayacakmış hissi vermeyen bir malzeme. Ama sanki fazla işlem görmüş bir deri gibi de geliyor. Bazen bu hissi veren deri mi acaba diye yakından bakacağı geliyor insanın. Kesinlikle kalitesiz ya da kullanışsız demiyorum yanlış anlaşılmasın.
- Direksiyon üzerine yerleştirilmiş düğmelerin olsun, müzik sistemi düğmelerinin olsun ergonomik bir sıkıntısı yok. Sadece kilometre saati sıfırlama ve de gösterilen kilometreyi değiştirme düğmesinin yeri biraz zor bir yerde (Subaru'lardaki kadar değil). Bu düğme ODO, A,B arasında değişim yapmanıza, ODO hariç bunları sıfırlamanıza ve de ekran ışıklandırmalarını arttırıp azaltmanıza (farlar açık ve kapalı iken  olan ayarları ayrı) yarıyor. Yerleşimi zor olsa da zaten siz A-B arasındaki geçişi olsun değer sıfırlamayı olsun direksiyon üzerindeki düğmelerden de yapabildiğinizden çok da bir önemi yok. Sürekli ışık ayarıyla oynayacak değiliz ya.
- Aracın görüş açısı yeterli. Sadece Forester aracımdan sonra tabi alçakta oturmak biraz değişik geldi. Tamam A sütunu biraz kalınca sayılabilir fakat oldukça eğimli sayılabilecek bir ön camı var aracın. o sebeple üstten göremediniz bir şeyi alttan görebiliyorsunuz.
- C segmenti Japon araçlarında genelde olmadığı için söylüyorum her iki makyaj aynası da ışıklandırmalı.
- Arabanın bagaj hacmi HB bir araba için çok iyi. Benzin deposu bagajın altında olmadığından olsa gerek derinlemesine de miktarı fazla. Ayrıca 40/60 katlanabilen koltukları sayesinde bagajdan itibaren düz bir zemin elde edilebiliyor. Başka araçlardaki gibi kot farkı olan bir katlama sistemi yok.
- Arabanın arka tarafında da kol dayama mevcut.
- Ayrıca Honda Jazz araçlarda da olan Magic Seat özelliği var. Yani arka koltuklar yaslanma yerinden öne doğru katlanabildiği gibi sinema koltukları gibi oturma kısımlarından da geriye doğru katlanabiliyor. Bu da oldukça düz bir zemine sahip olan aracın (şaft tüneli tabir edilen kısım çok alçak bu sebeple arka koltukta ortada seyahat eden kişi de rahatsız olmuyor) bagajı dışında da koltuklarının üzerine koymaya gerek kalmadan zemine büyük bavul benzeri eşyaların konulmasına olanak sağlıyor.

Elektronik oyuncaklar:
- Bir kere park sensörü yok ama bunun yerine renkli geri görüş kamerası var. Oldukça kullanışlı ama yine de bence biraz alışmak gerekli. kamera ekranı diğer tüm bilgileri de görebildiğiniz renkli yolbilgisayarı ekranında siz aracı geri vitese taktığınızda görüntüleniyor.
- Araçta devir saati ortaya konumlanmış durumda olmak üzere devir saatinin sağında yakıt, solunda ise hararet göstergesi mevcut. Bu analog göstergeleri direksiyonun içinden görünen yola bakış noktanıza daha yakın konumlanmış olan ve direksiyonun üzerinden görebildiğiniz dijital hız göstergesi mevcut. Bu ekranda eğer ECON fonksiyonu açıksa sizin araç sürüşünüze göre renk değiştiren yatay şeritler mevcut. Ekonomik sürüşte yeşile dönen bu renkler biraz gaza bastınızda önce mavi yeşil arası bir renge (turkuaz gibi) sonra daha fazla gaza yüklenirseniz mavi renk alıyor. ECON fonksiyonu açık değilse renk her daim mavi. Sürüş esnasında gözünüz göstergede (konumu itibariyle) olduğu kadar bu renklere de takılıyor ve insanı bu konuda teşvik ediyor.
- ECON dedik. Bu fonksiyon açık olduğunda (direksiyonun solunda bir yere konumlanmış yeşil renkli cici bir düğme ile aktif ediliyor) aracın gaz tepkileri ve klima çalışma şekli daha tabiri caizse sağır bir hale geliyor. Normal sürüşte rahatsız edici bir durum ortaya koymadığını söyleyebilirim. Ben gittiğim yol itibariyle zaten her daim ECON açık şekilde yol alıyorum. Klimaya gelince mevsim itibariyle daha denemedim diyebilirim farkını. Şu an için ECON'un etkisini sadece Crusie Control açıkken fark ediyorsunuz. Ayarladınız hıza daha yavaş ulaşıyor ve de o hızın etrafında tabiri caizse salınıyor. Yani 80'e mi ayarladınız hızınızı, 78 de oluyor hızınız 82 de. Yani o hızda çok ısrarlı olmuyor. Eğer araç otomatik olsaydı ECON vites değişimlerine de karışarak daha ekonomik bir sürüş sağlıyormuş bu arada.
- Cruise Control dedik. Araçta Cruise'u aktif hale getirdiğinizde dijital hız göstergesinin orada buna dair bir işaret ve hızı ayarladığınızda ise küçük rakamlarla ayarladığınız hız görüntülenmekte. Bazı birkaç aracımda hızı kaça ayarladığınızı bilemiyordunuz bu iyi bir özellik.
- Cruise yanında hız limitleme fonksiyonu da mevcut yine direksiyon üzerindeki CC düğmelerinden ulaşın bu özellik açıldığında araç sizin ayarladığınız maksimum hızı geçmiyor. 30 km/saat hızdan itibaren limit koyabiliyorsunuz ve bu değerleri de yine küçük rakamlar şeklinde dijital hız göstergesi yanında görebiliyorsunuz.
- Yokuş kalkış desteğinden de söz etmek lazım. Sorunsuzca çalışıyor. Passat aracımda (DGS'li) olduğu gibi her durduğumda aracın frenlerini devreye sokmuyor. Belki de o sebeple birisi auto-hold diye geçerken diğer yokuş kalkış desteği diye geçiyor. Yeterince eğimli değilse devreye girmiyor ve yokuş aşağı geri vitese taktığınızda da çalışıyor.
- Gelelim start-stop sistemine. Devreden çıkarılan bir özellik en başta bunu belirteyim. Bazen devreden çıkartmak da gerekebilir zira İstanbul'un trafiğinde çok kısa süreli dur kalk durumlarında devreye girmesi bazen gerekli olup olmadığını sorgulatabiliyor. Çok çabuk devreye giriyor ve rahatsız etmiyor. Ancak dikkatimi çeken bir şey var ki o da daha arabayı çalıştıralı çok kısa bir süre de olsa yani motorunuz soğuk bile olsa devreye giriyor. Aracı otoparktan çıkarıp inip tekrar otoparkı kapatmak için durduğunda da deveye giriyor o derece. Sürücü kapısını açtığınızda artık geri gelip debriyaja bastığınızda çalışmıyor bu arada. İlla ki anahtarla başlatmak gerekiyor. Tabi bu bir güvenlik önlemi. Aracı yanlışlıkla stop ettirdiğim bir anda tekrar çalıştırmak için vitesi boşa alıp debriyaja bastığımda tekrar devreye girmesi ve aslında benim yüzümden duran aracı sistemin anahtara gerek kalmadan çalıştırması ilginçti. Arabayı durdurup vitesi boşa alıp debriyajdan ayağınızı çektiğinizde motor otomatik olarak duruyor. Aracı frenle bir miktar salarsanız hızınız 3 km'yi aşmadığı sürece devreye girmiyor. direksiyonu çevirmeye çalıştığınızda ya da frene bir kaç defa bastığınızda bu sistemlere enerji sağlayabilmek için tekrardan çalışıyor. Sistemi destekleyebilmek için araçta 70 Amperlik akü var bu arada.
- Bluetooth telefon kiti oldukça başarılı. Telefonla arama kabul etme, sesli komut verme ya da arama reddetme/sonlandırma işlemleri için direksiyon üzerinde 3 adet düğme mevcut. Telefon eşleme, rehbere ulaşma, çağrı listesinde dolaşma gibi diğer tüm işlemler orta konsoldan kontrol ediliyor. Ve tüm bilgileri yine bilgi ekranında görebiliyorsunuz. İlginç şekilde benim tüm telefon rehberimi hafızasına atmıyor (telefonum Samsung Galaxy S3). Onun dışında giden-gelen-cevapsız çağrıların tümü listeleniyor. O konuyu az araştırmam lazım.
- Bluetooth sayesinde AUX ya da USB üzerinden bağlayabileceğiniz (telefonunuz i-phone ise daha şanslısınız zira ICS güncellemesi sonrası Android işletim sistemli telefonları USB memory gibi gösteremiyorsunuz) ve müzik dinleyebileceğiniz gibi bluetooth üzerinden de telefonunuzdaki şarkıları dinleyebilir ve dinlerken kontrol edebilirsiniz.
- Müzik sistemi benim için yeterli. Tek eksiği bu konuda bence MUTE tuşunun olmaması.
- Aracın çift bölgeli klima sistemi oldukça kolay kullanımlı. Sıcaklığı, üfleme modunu üfleme hızınız ya da başka bir şeyi değiştirdiğinizde kendi küçük ekranında gösteriyor. Ama aynı zamanda bu bilgiler bir an için ana ekranda da görüntüleniyor.
- Sinyalli içeriden ya da kumanda ile katlanan aynaları mevcut. Eğer içeriden düğme ile kapatırsanız yine oradan açmanız gerekiyor. Ama araçtan inip anahtar üzerindeki  kapama düğmesine ikinci kez uzun basarsanız da kapanıyorlar. bu şekilde kapatıldığında sürücü kapısı açıldığında kendiliğinden açılıyorlar.
- Aynı şekilde kumanda üzerinde aracın camları açılıp kapatılabiliyor.
- Tüm camlae sıkışma önleyicili ve tek dokunuş özellikli.
- lastik basınç kontrol sistemi mevcut. şimdilik bir ihtiyacım olmadı ama böyle de bir özellik var işte.
- Bilgi ekranı deyip duruyorum geri vitese taktığınızda kamera ekranı da olan bu ekranda araçla ilgili tüm bilgileri görebiliyorsunuz. Sayfaları arasında direksiyon üzerindeki bir tuşla dolaşıyorsunuz. karanlık ekran, radyo ekranı, dijital saat (ya da isterseniz sizin USB'den yükleyeceğiniz bir resim) ve de ayrıntılı yol bilgisayarı bulunuyor. Burada ODO-A-B km değerlerini görebildiğiniz gibi anlık yakıt tüketimini ve de sizin seçeceğiniz bir başka bilgiyi (ortalama tüketim, ortalama hız, kalan km, seyahat süresi bilgileri) de görebiliyorsunuz. Ekranın rengi de gri, kırmızı, amber ve mavi ağırlıklı şekilde ayarlanabiliyor. Uyarılar da yine bu ekranda görüntüleniyor.
Bakım ve Garanti:
- Araç 6 yıl 150.000 km garanti altında. Bu oldukça etkileyici bir süre.
- Diğer yandan aracın 10 bin km'de ya da senede bir bakıma girmesi gerekiyor ve bu devirde bu bakım aralığı biraz az. Tamam Mazda gibi 10 bin ya da 6 ay demiyorlar en azından.

Çok kısa şekilde özetlemek gerekirse:
Artılar:
+ Tüketim
+ Performans
+ Sessiz çalışma ve yol alma
+ Güvenlik ve diğer donanımları
+ Kaliteli kabin içi malzemeler
+ Sürüden ayrı olmanın keyfi

Eksiler:
- Fiyat (bence biraz iddialı bir fiyatı var. aynı doluluktaki 1.4 benzinli versiyonu ile aralarında 12.000 TL fark var.)
- Bakım aralıkları
- Donanım paketi ve opsiyon (sunroof, cam tavan, mercekli far vs) azlığı.


Bazı eklemeleri zamanla yapacağım. Mesela dış dizayn.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Yeni Honda Civic HB 1.6 Dizel Sport MT

Selamlar gün itibariyle başlıktaki aracı almış bulunuyorum. Japon Honda'nın yeni geliştirdiği 1.6 litrelik 120 PS@4000 d/d güç ve 300 Nm@2000d/d çekişe sahip i-dtec motoruna sahip araç İngiltere'deki fabrikada üretiliyor . Dizel motor şu an için sadece HB kasalarda mevcut. İlerleyen dönemde yeni CRV modeline de ekleneceği bilgisi mevcut. Ancak görünen o ki sedan Civic'lerde dizel seçeneği olmayacak. Yine ilerleyen dönemde çift kavramalı yarı otomatik şanzıman seçeneği (Honda kendi şanzımanının kullanacak) olacağı söyleniyor.

Aracın motor gücü bakımından sınıfında üst sıralarda olması yanında tüketim olarak da oldukça iddialı değerlere sahip. Araç çok yeni olduğu için doğal olarak kesin bir şekilde sizlere tüketim verisi sunamıyorum. Ama blogu takip edenler zaten benim düşük tüketim hedeflerini genelde tutturduğumu bililer. Aşağıda da onu gösteren bir tüketim görseli ekleyeceğim.


Aracın teknik ve donanım özelliklerinde kısaca bahsedersem

-yakıt tüketimi iddia olunur ki şehir içi 4.1 lt/100 km. 17'' jant var bende. 16 '' jant olanınki hesapta 4.0 lt/100 km. zamanla göreceğiz.
-yokuş kalkış desteği
-start stop
-çift bölgeli dijital klima
-led gündüz farları
-bluetooth telefon (müzik de çalıyor telefondan), telefon defterine çağrılara vs ulaşılabliyor.
-geri görüş kamerası (ama park sensörü yok)
- hız limitlemeli hız sabitleyici var. limit ayarlarsannız gaza bassanız da o hızı geçmiyor.
-far yamur sensörü
- aux ve usb girişi
- michelin primacy hp lastikler (ne kadar iyidir bilemem)
- pasif alarm (yani cam kırılsa kapı zorlansa çalmıyor anca kapıyı açacaksın aman aman bişi değil bence)
- dört cam otomatik ve kumanda ile açılıp kapanabiliyor. yanlız sıkışma önmele yok. orası saçma geldi.
- aynalar sinyalli ve katlamalı. kapıyı açınca otomatik açılıyorlar.
- vites yükseltme ve düşürme uyarıcısı var.
- econ modu diye bir mod var klimanın tüetimini azaltıyor ve gaz tepkilerini düşürüyor. ayrıca dijital hız göstergesi etrafındaki şerit ışıklar tüketiminize göre yeşil-mor veya mavi oluyor. o renge bakarken aracı daha sakin kullanıyorsunuz.
- süet gibi ama süet olmayan bej döşemesi var (siyah döşeme seçeneği de mevcut ama ilk gelen araçlardan birisini aldığımdan pek seçme şansım yoktu). süet gibi derken hafif tüylü bir kumaş.
genel kanım araç oldukça sessiz bir araç. torku iyi olduğu için de alt devirlerde de canlı. maksimum tork 2000 devirde olmasına rağmen normal sürüş için 1500 devir yeterli.
araçta yeni geliştirdikleri dizel motor var. A sınıfı emisyon değerine sahip araç. Bu dizel motor i-dsi diye geçiyor ve aliminyum alaşımlı bir motor. 175 kg ağırlığı var sadece. oldukça kompakt bir motor yapmışlar. dizel partikül filtresi var ve rejeneratif. yani kendi kendini temizliyor.
79 km'lik güzergahta sakin sürüşle (topkapı-haramidere-avcılar-içerenköy güzergahında) elde edildi.

şimdilik aklıma gelenler bunlar. ilerleyen dönemde daha ayrıntılı bir inceleme yazısı ve daha fazla görsel sunacağım.




12 Aralık 2012 Çarşamba

2012 Mazda 3 1.6 Touring Dizel İncelemem


Çok uzun süre kullanmasam da hakkında fikir sahibi olabildiğim bir araç olan Mazda 3 dizel Touring araçla ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Araç 2012 model, makyajlı kasa idi. Aracın makyaj adına görsel anlamda yapılan çok fazla da bir değişikliği yoktu. En önemli değişiklik motor gücü ve torkunda olan değişiklik. Daha önceleri 109 beygir güç üreten ünite makyajlı kasalarda 115 beygir ve 1750-2500 d/d arası 270Nm tork üretiyor.

Motor:
Yukarıda değerlerini verdiğim 1.6 litrelik ünite PSA çıkışlı. Citroen, Peugeot, Volvo ve Ford araçlarda da kullanılan değişken turbo geometrili,  intercooler’lı bir ünite. Ancak motor gücü markaya göre farklılıklar göstermekte.  Bu ünitenin gücü tekerleklere 6 ileri vites ile iletilmekte. Birinci vites çok büyük dişli oranına sahip olduğundan hemen ikinci vitesi isteyen araç ilk iki viteste olan bu oranlar yüzünden bence potansiyelinin daha altında hızlanma değerlerine sahip oluyor. Diğer yanda oldukça dik yokuşları bile 2. viteste rölanti ile (yani gaza dokunmaksızın) tırmanmanız mümkün.

Ekonomi:
Araç dizel olduğu için mi yoksa PSA çıkışlı bir motora sahip olduğu için mi bilinmez fabrika tüketim değerlerini tutturamıyor. Evet değerler ulaşılmaz değil. Ama nedense benzinli araçlarımda ulaştığım fabrika verisi karışık kullanım değerleri aynı güzergah ve kullanım tarzında hep şehir içi fabrika verileri ile örtüşüyor. Bu daha önceki dizel araçlarımda da başıma gelen bir durum. Ayrıca yol bilgisayarı yine diğer dizel araçlarım gibi hatalı ölçüm yapıyor. Her defasında kendim başında bekleyip taşana kadar doldurtmama rağmen tüketim değerleri hatalı. Tek farkla araç yol bilgisayarının size söylediğinden daha az yakıyor. Garip ama böyle. Mesela Astra 1.3 dizel aracım her seferinde 0.3 hatalı (az söylüyor) ölçerken Mazda bunun tersini yapıyor. Bu da istasyonda yüzünü güldüren bir ayrıntı.

Değerlere gelirsek normal kullanımımda 5 litre civarı bir tüketime sahip oldum. Bunda tabi daha önce de dediğim 6 ileri vites olmasının katkısı büyük. Tork yeterli olduğu için aracı 90 km hızla 6. viteste sürmeniz ve bu esnada isterseniz hızlanmanız olası. Bu da 1500 devir civarına geliyor ki aslında maksimum tork devrinin altında oluyorsunuz.

Yol Tutuş:
Araç ford C1 platformunda üretiliyor. Yani Ford Focus araçlarla platform ortaklığı var. Tabi Mazda sahipleri platform Fordun değil ortak diyorlar. O konuyu biraz araştırmak lazım. Ford markasını her ne kadar tutmasam da Focus araçların yol tutuşlarının iyi olduğu bir gerçek. Mazda 3’de de arka süspansiyon grubu bağımsız yapıda. Bu da yol tutuşa olumlu etki yapıyor. Ancak 16’’ jant yerine 17’’ kullanılsaymış çok daha iyi olacağına eminim. Yol tutuş için Lancer ile karşılaştırma yapmak gerekirse ikisinin de artısının olduğu yerler var diyebilirim. Lancer arkadan salma eğilimini daha fazla gösterse de esp devreye girmeden de yolunu bulabiliyordu. Mazda 3 ise belki de esp’nin programından kaynaklı daha hızlı esp devreye sokma eğiliminde. Tabi bu aracın o aşamadan sonra izini kaybedeceğini göstermez.

Bir de önden çekişli ve yüksek torka sahip bir araç olduğu için dizel motor ne kadar ağır olursa olsun patinaja düşme eğilimi mevcut. Özellikle gaza yüklenerek yapılan sollamalarda aracın davranışı biraz insana garip hissettirebiliyor ki bence bazı firmaların ön tekerlekler için de kaydırmalı diferansiyel kullanılmaya başlanmasını mantıklı görüyorum. Tabi benim böyle hissetmeme 4 çeker ve güçlü bir araçtan iki çeker ama yüksek torklu bir araca geçmiş olmam da neden oluyor olabilir.

Araçla birlikte gelen Toyo lastikleri de ben kendi adıma başarılı buldum. Oldukça yağmurlu havada ani frenleme yaparak birkaç defa test ettiğim lastikler doğal olarak abs’yi devreye soktular ama daha önce Lancer araçlarımda yaşadığım abs devreye girse bile zıplayarak kayma gibi bir durum olmadı.

Konfor:
Motor dizel olduğu göz önüne alınırsa oldukça sessiz bir motor denilebilir. En azından segmenti ve Japon olduğu düşünülürse. Amortisörlerin sesleri içeri fazla girmiyor. Araç üzerindeki lastiklerin sesi orta düzey denilebilir. Ne iyi ne kötü. Yüksek hızlarda rüzgar sesini içeri alan araçta yine Lancer aracımdaki kadar ses olmuyordu.

Aracın ön göğüs kısmında üst taraflarda (ki bu Passat araçta bile böyle) yumuşak dokulu plastik kullanılmış. Bu da göğüsten gelen sesleri kesmiş. Arnavut kaldırımda bile giderken öyle aman aman bir tıkırtı yapmıyor. Daha tok sesler çıkarıyor.

Koltukların döşemeleri de destekleri de yeterli. Ne çok sert ne çok yumuşak.  Sürücü tarafında ayarlı bel desteğinin olması da bence güzel. Vites topuzunun konumu bana biraz değişik geldi sadece. Biraz alışma istiyor. Kol dayama ileri geri hareket etmediği için kol dayamadan çok eşya gözü olma özelliğine sahip ama şu da var ki Lancer’ınki kadar da geride değil. Dirseğinizi dayarken tüm vitesleri değiştirebilmeniz mümkün.

Aynaların ufak olması Lancer ve Subaru araçlardan sonra biraz alışmamı zorlaştırsa da görüşle ilgili bir sıkıntı yok denilebilir. Bizimki biraz rahata alışmak. Ayrıca bu araçların bir üst donanımından itibaren RVM adı verilen kör nokta algılama sistemlerinin olduğunu da belirtmek lazım. Her iki aynadan da kör noktanıza bir araç geldiğinde bir ikaz ışığı yakan ve eğer o yöne sinyal verdiyseniz sizi uyaran bir sistem bu.

Direksiyondan kontrollü ses sistemi oldukça kullanışlı. Sadece mp3 cd’si çalarken klasörler arasında gezinmek biraz garip. Tam nerede olduğunuzu anlayamıyorsunuz. 6 Hoparlörlü müzik sistemi de çok kötü değil. Ama bu konularda benim uzman olduğum da söylenemez. Müzik sisteminin kol dayama içerisinde ayrıca aux girişi de bulunmakta. Bir de hoşluk olsun diye konulmuş ses arttırma vs gibi durumlarda müzik sistemi üzerindeki tuşların ışığı yanıp sönmekte. Aynı durum klima düğmeleri için de geçerli.

Aracın anteninin de arka cama entegre olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Bir ayrıntı kol dayama içindeki aux girişinden ve 12V çakmaklık girişinden dışarı çıkacak kablolar düşünülerek kol dayama kapandığı zaman iki yanda bir kalem çapında boşluklar yapılmış ki kablolar ezilmesin ya da kapağın kapanmasına mani olmasın. Bu şu ana kadar kullandığım araçlarda düşünülmemiş bir ayrıntıydı.

Sadece sürücü tarafı tek dokunuş ve de sıkışma önleme özelliğine sahip camların düğmelerinin konumu biraz alışma istiyor.

Aracın yol bilgisayarı, odometre ve müzik sistemleri ekranları ayrı ayrı. Odometre alışılmış yerinde kadranın ortasındayken, diğer iki ekran farklı tonlara ve büyüklüklere sahip olmalarına rağmen orta konsolun üzerinde yan yana duruyorlar. Bu iki ekranın yan yana görüntüsü benim açıkçası çok hoşuma gitmedi. Yol bilgisayarı ışığı gece ve gündüz modları için ayrı olabildiği gibi gündüz far yakanlar da düşünülerek ışık ayar çubuğunu çevirmek yerine üzerine basarak gündüz ayarında kullanmak mümkün. Bu özellik Lancer aracımda yoktu mesela. Ve gündüz ışık yaktıysanız ekranı görmede sorun yaşayabiliyordunuz.

Yol bilgisayarından anlık, ortalama yakıt tüketimlerine vekalan km verilene ulaşmanız mümkün. Ancak anlık ile ortalama Lancer araçtaki gibi kombine olsa daha iyi olurdu. Araç bakım aralığı, teker rotasyonu, radyo listesi ya da şarkı listesi gibi bilgilerde direksiyon üzerine konulmuş tuş ile yine bu ekranda görüntülenebiliyor. Havalandırma ve müzik sistemi bilgileri ayrınca kendi ekranlarında görüntülenmekte. Ayrıca bilgi ekranından araca hız uyarısı da ekleyebiliyorsunuz. Böylece belirtilen hız ulaştığınız da sizi ses ve ışıklı bir sinyal ile uyarıyor.

Torpido gözü yeterli büyüklüğe ve de ışıklandırmaya sahip.

Çift bölgeli otomatik klimayı aman aman deneme şansım olmadı. Ancak kullanışlı bir yapısı vardı.

Kendiliğinden kararan dikiz aynası kullanışlı ancak yan aynalar da (en azında sürücü tarafı) da beraberinde kararsa fena olmazdı. Tabi bu segment için söylediğim biraz fazla bir beklenti sanırım. Kararan dikiz aynasını üzerindeki düğmeden iptal etmeniz mümkün. Ayna ile ilgili tek sevmediğim şey aynaya ulaşan elektrik kablosunun kabak gibi ortada bulunuyor olması.

Araçta bagaj yerli. Bagaj zeminini kaplayan malzeme de sedan Lancer araçlardaki kadar uyduruk.

Mercekli farklar xenon olmamasına rağmen fena değil. Mercekli oluşları sebebiyle ışığı güzel odaklıyorlar.

Araçla ilgili bir hoşuma giden ayrıntı da sonradan Cruise Control takılabilmesi. Aslında biraz uyanıkça bir durum zira aslında bu sistem araca yüklü sadece düğmeleri yok. Uygun bir ücretle orijinal olarak direksiyonun altına eklenen biraz kocaman denilecek düğmelerle bu işi çözüyorlar. Ama asıl hoşuma giden araç yokuş aşağı giderken ve CC açıkken aracın cut-off yapabilmesi. Daha önceki araçlarımda yokuş aşağı CC açıkken hızınız CC’de ayarlanandan fazla bile olsa az bir tüketim değeri görüntüleniyorken bu araçta böyle bir durum yok.

Aracın donanımı daha önce de dediğim gibi Touring. Dizel versiyonlar için orta donanım olan bu donanımın üzerine Impressive donanımı mevcut. Impressive donanımı ile RVM (kör nokta algılama) sistemi, ısıtmalı ön koltukları, ısıtmalı ön cam (ön cam komple gizli rezistansa sahip) yıkamalı ve otomatik yükseklik ayarlı xenon farlar ilk aklan gelen farklar. Jant vs gibi dış göünümde ve müzik sisteminde bir faklılık yok. Benzinli Impressive donanımlarda sunroof mevcut iken yine benzinlilerde Impressive donanımın da üzerinde bulunan Mirai versiyonu mevcut. Anahtarsız giriş ve çalıştırma, deri döşeme gibi artıları mevcut bu donanımın.

Servis ve hizmetler:
Markanın ülkemizde yaşadığı sorunlardan dolayı servis sayısı kısıtlı. Bunun yanında aracın 10.000 km veya 6 ayda bir bakıma giriyor olması da kullanıcı için can sıkıcı bir durum. Tamam dizel kullanan birisi 6 ayda 10 bin km yapabilir ama herkese uyan bir durum değil bu. Parça ve bakım fiyatları ise normal.
 
Son söz:
Araç dış dizayn olarak kendine has olsa da Japon araçlarını seven birisi olarak rx-8, mx-5 gibi araçlara imza atmış bir firmadan Ford ortaklığı platform ve PSA çıkışlı motora sahip bir araca binmek beni çok özel hissettirmedi. Azıcık toplama gibi olduğu için de aracım tam bir karakter sergilediği söylenemez. İç mekan kullanışlı ve geniş olsa da ferah değil, yol bilgisayarı ve diğer ekranlar iğreti duruyor, mavi tonlu iç ışıklandırma da kalite hissini törpülüyor.  Açıkçası dizaynı için hasta olmuyorsanız ya da sadece biraz farklı olayım demiyorsanız muadili olan az yakan iyi kaçan başka alternatifleri mevcut olan bir araba.

12 Nisan 2012 Perşembe

2011 Passat 1.4 TSI Bluemotion DGS İncelemem


Merhabalar arkadaşlar. Bu defa da 10. Aracım olan 2011 VW Passat 1.4 TSI BMT DSG aracım için yazmaya çalışacağım inlememle karşınızdayım.

Fazla laf kalabalığı yapmadan hemen ana başlıklar altında yorumlara geçeyim.













1)      Motor:

1.4 litrelik Turbo beslemeli ünite 5000 d/d’da 122 beygir güç üretirken  1500-4000 d/d arasında 200 Nm tork ürettiğinden olsa gerek motor aracı taşırken zorlanmıyor. Turbo sayesinde geniş bir aralıkta yüksek tork ürettiği için de aracı anırtmanıza gerek kalmıyor. Gidişinden en memnun olduğum araç olan 2.0 motorlu Subaru Impreza aracımda bile maksimum torkun 196 Nm olduğunu hesaba katarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.



Kısaca motor hakkında olumsuz bir eleştiri getirmiyorum. İşini hakkıyla yapan tepkileri net çalışması pürüzsüz bir motor.



Ekleme yapmak gerekirse 1.4 TSI motorların bir de 160 beygirlik serisi var. O seride hem turbo hem de süper şarj var. O sebeple de twin-charge olarak geçiyorlar. Benim araçta sadece turbo var.



Servise uğradığımda 4000 lira gibi bir fiyata benim aracıma VW garantili olarak yazılım yüklemesi yapılabileceğini ve aracımdan 160 beygir alabileceğimi belirttiler. Hem tüketimim de de düşermiş. İlgilenmedim o ayrı.

2)      Şanzıman:

7 ileri DSG şanzımanın, çift kavramalı yarı otomatik sistemine sahip olduğunu biliyorsunuz. Şunu söylemeliyim ki vites değişim hızı gerçekten çok yüksek. Motoru dinlemeseniz ya da devir saatine bakmasanız kesinlikle fark etmeniz mümkün değil. Kökleme durumlarında bile bu böyle. Vitesi dilerseniz vites topuzu ya da direksiyon arkasındaki kulakçıklardan manuel olarak değiştirebiliyorsunuz. Ya da isterseniz gaz tepkilerinin daha net olduğu ve de görece düşük vites yüksek devirde sürüş sağlayarak size esneklik sağlayacak olan S moduna çekerek spor sürüşe de geçebilirsiniz.



Vites değişim zamanı ilgili konuları performans-ekonomi başlığında irdeleyeceğim.



Yokuşlarda vs. kararsız kalmasa da şanzımanla ilgili şunları söyleyebilirim. Durur halden ani kalkışlarda veya dönüşlü kalkışlarda (mesela bir aracın geçmesini beklediniz ya da bir ışığı sonra sağa ya da sola dalacaksınız) bazen de öndeki aracı hafif dur-kalk modunda takip ederken titreme silkeleme yapabiliyor.



7 ileri şanzıman gerçekten sessiz ve derinden çalışsa da manuele sürmeye çalışsanız alışmaya ihtiyaç duyarsınız zira kökleme durumlarında 3 vites birden düşürmek gerekiyor (kendisi de böyle yapıyor) hafiften uzun iş.



Ayrıca vites değiştirme kulakçıkları insan kulağından bile küçük. Yani nerede bizim 1.8 Lancer’lardaki kulakçıklar.



Bir ekleme: DSG şanzıman için bir yazılım güncellemesi çıktı. Aracın durma halleri dışında neredeyse hiç 1. Vitese düşmemesini sağlamışlar. Bu silkelemen de bu şekilde kurtulmuşlar. Daha yaptıramadım. Uzun bir işlemmiş 2 saat kadar cihaza bağlı kalınıp güncelleme yapılıyormuş.



Bir ekleme daha: cam açık Arnavut kaldırımda sürerken şanzımandan metalik sesler geliyor diye laflar var. Videoları da mevcut. Ben de denedim evet var. Araç vites değiştiriyor sonuçta. Bizim Colt araçlarda durur vaziyetteyken duyduğumuz hafif metalik çıkırtı çakurtu sesleri bunlar.



Son eklememe bir ekleme yapayım dikkatsizce geçtiğim bir çukurdan sonra motor arıza ışığını yaktım durup kalktığımda sönmüştü bunun şanzıman yüzünden olabileceğini söyledi servis ama bir arıza kaydı da bulunamadı. Onu da anlamadım.



3)      Performans- Ekonomi:

Performans için şunu söyleyebilirim.  Genel itibariyle tatmin edici makul, makul sınırlar içerisinde başarılı.



Açarsak. Aracın 0-100 hızlanması Impreza kadar torka sahip olmasına karşın yanından bile geçmez, üstüne ilk kalkışta 1.6 Lancer bu arkadaşı rahat rahat yer. (Burada önden devirli kalkma opsiyonu olmadığını hatırlatmak isterim araç sonuçta otomatik, hoş düzünü Jetta’da denemiş yine kalkışını Lancer’dan kötü bulmuştum) Ama bir miktar hızlandıktan sonra da hızlanması Lancer’dan iyi. Hele ara hızlanmaları oldukça başarılı. Evet, belki bir Impreza kadar var. Ama nereye kadar? İşte burada makul sınırlar devreye giriyor.  150’ye kadar filan kopup giden araç sonrasında eskisi kadar isteki olmuyor. Yani 50-150 km hızları arası iyi kopuyor araç ki bence bu makul sınırdır.





 Çeşitli HIz-Devir durumları

6000 devirde kırmızı bölgeye giren devir saati kökleme ( yani ayağınızın altındaki pedaldan hissedebileceğiniz bir düğmeyi kaktırdığınızda) zaten vitesi S moduna almanızla aynı şekilde davranmaya başlıyor (S’de daha önceden aracı bu duruma hazırlamış oluyorsunuz sadece) 6000 devire doğru vites değiştiriyor.



Sakin kullanımda ise maksimum torku vermeye başladığı 1500 devir civarında arabayı sürebiliyorsunuz. 7. Viteste bu 1500 devirde 80 km/saat, 2000 devirde 100km/saat, 2200 devirde 120 km/saat, 3000 devirde ise 150 km/saat hıza ulaşıyorsunuz. Bu durumda zaten hızlanma durumunda 150’den sonra işlerin bozulmaya başlamasını açıklıyor. Sonuçta hızlanırken 7. Viteste değil daha düşük viteste hızlanıyoruz ve 4000 devirlere geldiğimizde 150’yi bulmuş oluyoruz. Ondan sonra da zaten tork düşüyor. Eski performansla hızlanma yapamıyor.



Normal zamanda işe git-gel yaptığım güzergâhta şu ana kadar 1.6 Lancer aracımla elde ettiğim değer 4.9 lt/100 km iken (ancak Ali Kerimoğlu’nun ve de benim beklentim Lancer’ın tam ekonomisine 20 bin bakımından sonra ulaşacağı yönünde) bu araçla 4.8 lt/100 km şeklinde elde ettim. Araçta kış lastiği bulunduğunu (Lancer ’da da vardı) hatırlatmak isterim.





 Rekor Tüketimim



Genel ortalamam yaklaşık 3000 km sonunda 6.9 lt/100 km seviyesinde. Bu Lancer aracımda 9000 km sonunda 6.4 lt/100 km şeklinde idi. Ama bunun zamanla düşeceğine inanıyoruz.



Tabi bu sakin sürüşler için geçerli değerler. Bir kökleme anında Lancer aracımızın 20 lt/100 km olan anlık tüketiminde göremeyeceğimiz (ki ben kökleme anlarında 20’yi aştığını görmedim) 40-50 lt/100 km anlık değerler görülebiliyor. Ama bunlar tabi ki anlık. Siz motordan devir istiyorsunuz o da o küçücük hacimde turbosunun maharetiyle o devri üretmek için gerekli enerjiyi çıkarak yakıtı yakabiliyor. Yani bu bir eleştiri değil. Övgü de değil elbet.



Buradan da anlaşılacağı gibi araç turbosu ve de 7 ileri DSG şanzımanı sayesinde basmazsanız elinden geldiğince ekonomik olmaya sanki 1.4 atmosferikmiş gibi davranmaya ama basarsanız da turbo olduğunu size hem yakıt hem de performans olarak hatırlatmaya odaklanmış durumda.



Biraz da BMT yani Blue Motion Technology olayından dem vuralım. Sistem motor sıcaklığı belirli bir seviyeye geldikten sonra (ki uzun sürmüyor) devreye girmeye başlıyor. Dilerseniz sistemin devreye girmesini engelleyebiliyorsunuz. Araç tam durma halini aldığında sistem devreye giriyor ve motor duruyor, ekranda bize bir bildiğim çıkıyor klima açıksa azıcık kendini kısıyor. Geri vitese takıldığında girmiyor ama. Art arda devreye girmesinde süre sınırlaması yok. Zart zurt devreye girebiliyor. Yeter ki bir öncekinden sonra 10 km hızı geçmiş olun. Ayağınızı frenden çektiğinizde motor tekrar çalışmaya başlıyor. Bu esnada müzik çalıyorsa sesinde bir değişiklik olmuyor ama farlar açıkça ışığın gidip geldiğini görebiliyorsunuz. Ve beklediğimden çok daha sarsıntılı olarak marş alıyor. ASX’de ki start-stop daha sarsıntısız. Ama ekonomiye katkısı göz ardı edilemez. Ha bir ayrıntı daha aracı P’ye aldığınızda da motor kendiliğinden duruyor. Ve ayağınızı frenden çekseniz bile çalışmıyor. Böyle olunca parka alınca ayağınızı frenden çekmeyin parkta iken tekrar D’ye alın çalışmaya başlıyor. Ola ki P’deyken frenden ayağınızı çektiniz gidiyor herhalde diyerek motoru çalıştırmıyor. Tekrar anahtar sistemi ile çalıştırmak gerekiyor.



4)      Sürüş Dinamikleri ve Yol Tutuş:

Araç belki D sınıfı olması sebebiyle daha geniş olduğundandır bilemem ama aracın yol tutuşu oldukça başarılı. Virajlarda savrulma eğilimi yok. Arkadan bırakma vs. de yok. Oysaki 2.0 dizelini kullanan bir arkadaş iyi olmadığını söylemişti. Belki de dizel motorun ağırlığı sebebiyle bir dengesizlik oluşuyordur bilemem. Viraj performansı Lancer’dan iyi mi? Belki biraz. Maalesef durum bu. Ancak viraj meselesinde lastiklerin de önemli olduğunu ve de şu an araç üzerinde kışlık Goodyear Ultragrip lastikler olduğunu da unutmamak lazım.



Patinaja düşme? Evet, zorlarsanız patinaja düşüyor. Tıpkı Colt araçlar gibi. Sonuçta baskı balatalı sistem ve güzel bir tork var. 2. ,3. Viteste bile patinaja düşebiliyor araç. Ama öyle zamanlı zamansız virajda kalkışta filan değil gazı köklediğinizde.



Araç büyük olduğu için öyle makasa girme hissi uyandırmıyor insanda ama otoyol sürüşünde çeşitli atraksiyonlarda hiçbir sıkıntı çıkarmıyor. (gerçekten bu sınıf bir araçla yolda aksiyon yaparken insan kendini garip hissediyor, sonuçta makam arabası gibi bir şey).



Direksiyon hisli, dönüş yarıçapı güzel, A sütunu kalınca ama belki Colt, Lancer derken alıştık diye görüş sıkıntısı yok. Aynalar yeterli görüşü sağlıyor. Ama Lancer’ın aynası kıvamında geniş bir görüş vermiyor.



Fren dozlaması güzel. Frenleme mesafesi de iyi. Yine belki de lastiklerin maharetidir ama ABS’de öyle hemen devreye girmiyor





5)      Konfor-Müzik sistemi- İşçilik kalitesi:

8 hoparlörlü, direksiyondan kumandalı, 6’lı cd değiştiricili mp3 çalarlı, aux ve sd kart girişli bir müzik sistemine sahip bir müzik sistemi var. Double Din Ana ünite üzerinde 7” boyutunda dokunmatik bir ekrandan mevcut. Bazı ileri geri alma durdurma, klasörler içerisinde gezinme gibi işlemleri bu ekrana dokunarak yaparken, aynı zamanda klima kontrollerinde yapılan değişikler, ön ve arka park sensörlerinin görsel desteği gibi özellikleri de bu ekrandan görüntüleyebiliyoruz.

Ses sistemi özel bir kolon bulunmadığı için olsa gerek basları güm güm vurmasa da bence başarılı. Ali Kerimoğlu kardeşimden yorum alamadığım uzman görüşünü belirtemiyorum.

[img]http://img839.imageshack.us/img839/3901/20120320074538.jpg[/img]





Müzik sisteminin iyi kabul edilmesinde bence en büyük etken aracın yalıtımı. Normal sürüş esnasında müzikten başka ses duymamanız için sesin çok açık olmasına gerek yok. Yanınızdaki ile sohbet ederken de sadece müziği duyabilirsiniz. Tabi bu düşük hızlarda geçerli. 120 km/saat hızdan yüksek hızlarda araçta rüzgâr sesi duyulmaya başlıyor.



Madem bu kısımdan girdik aracın sessizliğinde devam edelim. Motoru bağırtsanız bile aman aman bir motor sesi gelmiyor. Amortisör sesi de yok. Dediğim gibi düşük hızlarda rüzgâr sesi de yok. Ama bunlar pozitif olanlar. Havalandırmalardan ses gelmesi için çok güçlü hava çıkışına gerek yok. Havalandırma çıkışını biraz ızgara üzerindeki ayar yerinden kısarsanız ses yapmaya başlıyor. Ayrıca aracın ön konsol ortasındaki analog saatin bulunduğu kısımdaki metalik görüntülü panelden tıkırtı sesi geliyor. Ve forumlarda incelediğim kadarıyla bu ses standart. Servise sorduğumda da “abi plastik parça sonuçta”  kabilinden bir açıklama yapıldı. Benzer bir tıkırtı yerini bulamadığım arka taraftan bir yerden de geliyor. Çok da önemli değil. Ama Japon’a laf etmelerinden sonra daha az tıkırtı beklerdim.



O kadar tıkırtı dedik o zaman plastik kalitesini de söyleyelim. Genel plastik kalitesi iyi. Ön konsolun sadece üst kısmı yumuşak plastik. O bahsettiğim tıkırtı yapan şeritten aşağısı sert plastik. Ama tuşların vs. her birisinin plastik kalitesi elle hissedilir şekilde daha kaliteli. Ama bu size verdiği his. Bir de bunun uzun dönemde soyulması ve benzeri sorunları oluşabilir mi bilemem. Bu tarz sorunları arkadaşımın VW Bora aracında görmüşlüğüm mevcut.



Ayrıca koltuk kafalıklarının desteklerinin ayarlanabilir olması hoş bir ayrıntı.



Kısacası görünen bir işçilik problemi yok. Genel plastik kalitesi, koltuk destekleri ve koltuk döşeme kalitesi güzel.



Gelelim diğer konfor odaklı donanımlara:

-          Koltuklar: ileri geriyi hala elle yapıyoruz ama yükseklik, eğim ve de bel desteği elektrikli, yolcu koltuğunda da bel desteği ve yükseklik ayarı var ama elektrikli değil.

-          Görsel park asistanı: ön ve arka park sensörlerinden aldığınız veriyi müzik sistemi ekranında gösteriyor. Araç büyük olunca oldukça işe yarıyor. Vites kolu çevresinde bir düğmeden iptal edebilirsiniz. Aracı geri vitese aldığınızda devreye giriyor ama eğer geri manevra yapmadan park edecekseniz de düğmeye basarak manuel devreye alabilirsiniz. Tabi sadece 1. Viteste iseniz. Ayrıca bu sistem çalışırken müzik sisteminin sesi otomatik kısılıyor.

-          Far-yağmur sensörü: bildiğiniz şeyler.

-          Dönüş farları: sis farına iliştirilmiş köşeleri dönerken yanıp o tarafı aydınlatan bir sistem. Çok karanlık ve de bilmediğiniz yerlerde iş yaparken iyi.

-          Gündüz farları: otomatik far sistemi kapalıyken devrede. İsterseniz kapatabiliyorsunuz.

-          Çift bölgeli klima: kliması genel anlamada başarılı. Motor küçük diye olsa gerek ısıtma performansı harika değil. Soğuturken çekişe etkisi fazla değil. Klimanın çift bölgeli olması aman aman bir işime yaramıyor. Ön kol dayamanın arkasından arka sıraya da hava üfleyen ızgara olması güzel.

-          12V çıkışlar: Küllüğün yanında, Arka sıra hava ızgaralarının altında ve bagajda mevcut. Yeter yani.

-          Elektronik Park freni: Aracı P’ye aldığınızda zaten devreye giriyor. Estetik olması yanında unutma ve az çekme gibi bir şeyi dert etmiyorsunuz.

-          Auto Hold: fonksiyonu: Yine vites kolu yanında bir düğmeden iptal edilebilen sistem Hill holder gibi ama değil. Fren mahareti ile tam durma sağlandığında devreye giriyor. Park freni gibi kendiliğinden frenleri sıkmaya başlıyor. Siz ayağınızı frenden çekseniz bile gaza basılıp araba ileri atılana kadar frenlemeye devam ediyor. Hatta biraz zorlanması gerekiyor devreden çıkması için. Yani gaza ay yüklenirseniz garç edip nazlanarak devreden çıkıyor. Ve bunu düz yolda dahi yapıyor.

-          Yol bilgisayarı: yağ sıcaklığı, gidilen yol, seyahat süresi, ortalama tüketim, anlık tüketim, bakıma ne kadar var, kalan yakıtla gidilebilecek menzil, hızınız (kadrandaki ile aynı değil gibi) ,şu an çalan parça bilgisini verebiliyor. Düğmesi direksiyonun sağında ve 5 düğmeli sistem içinde menülerde gezinmek de mümkün. Araç duruyorken çeşitli setuplar yapılabiliyor. Tüketim bilgisi tutarlı ancak 2 ayrı hafızaya sahip yol bilgisayarında (birisi son kullanımda olan diğeri ise uzun vadeli) değerler sıfırlanabiliyor ancak 99 saatten sonra uzun vadeli olanın da kendini otomatik sıfırlaması olmamış.

-          Cruise Control: Kadrandan devrede olup olmadığını ve hangi hıza ayarlı olduğunu görebiliyorsunuz. Son ayarladığınız değere tekrar gidebileceğiniz gibi 1’er 1’er ya da 10’ar 10’ar arttırıp azaltabiliyorsunuz. Sistem kollu çalışıyor alışma istiyor düğmelilerden sonra (Ford Fiesta, Mitsubishi Lancer 1.8 ve Subaru Impreza ’da hep direksiyon üzerinde butonlu idi.).

-          Yan ayna altında ışıklandırma: Arabadan indiğiniz zaman kapının altına denk gelen yeri aydınlatan ayna altına monteli bir ışıklandırma. İşe yarıyor diyebilirim.

-          Marş sistemi: Aynı Renault Card sistemi gibi ama daha dar ama daha kalın bir anahtarımız var. Üzerinden kapıları-camları açıp kapatabiliyor, bagajı sadece açabiliyorsunuz (bu arada bagaj açılında kendiliğinden ardına kadar açılıyor) içeride pil bitme durumuna karşı kapı açmak için gizli anahtar da var. Bu anahtarımsı aleti direksiyonun yanındaki yuvasına yerleştirip frene basılı halde üstüne bastırınca araç marş alıyor. P’ye almadan komple çıkaramıyorsunuz ancak üzerine basında giderken bile motoru durdurabiliyor (evet denedim) Renault Megané’larda çıkarıp cebinize bile koyabiliyordunuz aleti (vale fonksiyonu). Arabayı kilitlerseniz içeriden çıkmam mümkün değil bu arada.

-          Tek dokunuşlu sıkışma önleyicili camlar: Evet tek dokunuşlu ama sıkışma önleyicili kısmı biraz tartışmalı. Hassas bir tuşu var ve de yanlışlıkla sıkışma önleyicisiz şekilde de tam güç kapanabiliyor aman diyeyim.



Başa ne söylenebilir. Haliyle baş, diz, arka diz, arka baş mesafeleri fazlasıyla yeterli, bagaj zaten hangar misal. Aracın sağında solunda hep krom kaplama şeritler var ve pahalı gösteriyor. Sürerken genelde size fazla kimse bulaşmıyor. Selektör yapan anca A6 Q7 sahipleri filan oluyor. Diğerleri sağınızdan geçip gidiyorlar. Kimse bulaşmıyor diye mi bilinmez sizin de canınız hiç öyle atraksiyon yapmak istemiyor. Patron arabası işte. Binim bir yerden bir yere sesiz, rahat ve güvenli biçimde ilerleyeceksin. Kendi adıma bu araba için belki bir 10 senem var. Sıfır Km halleri için konuşursak Lancer ile aralarında 30 bin liralık bir fark yok. Fark var evet ama 30 bin lira etmez. O da VW adına ödenmiş oluyor herhalde.



İlerleyen dönemde ekstra bir şeyler gerekirse yazımı güncelleştiririm.